CEMİYET AH…


 

 

Sevemedim!

Yazıya, tek kelimelik ucu açık bir cümle ve hele olumsuzu çağrıştıran mana ile girmek tercihim olmasa da, kasdın anlaşılmasına dikkat çekmek maksadıyla, söylenmek istenilenin (makasıd) dibaceye yansıması ya da şuuraltının şuura yükselişi olarak kabul edilmesini istirham ederim ey kâri. 

Niyetim kimsenin kafa konforunu bozmak, rahatını kaçırmak, malumatfuruş bir eda ile ukalalık etmek değildir. Belki de öyledir. Bu hususta kararına müdahalem mevzuubahis olamaz bile ve fakat şöhrete müptela kalemlerin tesirinden bir an sıyrılıp, yazımın sonuna kadar bîkarar kalmanı umabilirim. Olaki senin dahi düşündüğün fikriyatı ifade etmişimdir. Belagat sergilemeye ihtiyacım yok, ‘retorik söylem’ ise uzak iklimlerin lisanı. O halde şurada iki kelam ile meramımı ifade edeyim. Yazının daha eşiğinde bu kadar eğlenmem isimi/yazarı merkeze alan şartlı bakışa karşı dikkatinizi uyarma ihtiyacındandır. 

Evet, sevemedim demiştim.
Muhabbeti, aşkı, sevdayı, sevgiyi yeryüzüne gönderilişimizin anlamı olarak gören ve bu esası merkeze alan bir medeniyetin mensubu, kültürün iktisab edeni ve dahi hayatı alperen dervişçesine yaşamış ecdadın vârisi bir kalbi kırık olarak ‘sevemedim’ demek, beni tekzip etse de; ısrarla söyleyeceğim: ‘bazı şeyleri’ hala sevemedim. Nedir bu ‘bazı şeyler’? Yazımızın başlığına dikkatinizi çekerek ‘sevilmeyen’ özneyi ya da ‘şeyleri’ imadan çıkarıp alenileştirelim. 

Sosyal bir gerçek olan ve modern toplumun aslında ilkel/ilkesiz(!) eğlencesine meşru zemin oluşturan basitlikleri sevemedim. Düğünlere, festivallere, bu adla temsil edilen eğlencelere bakın! İnsanî, içtimaî/sosyal, manevî (itikadî ve amelî),ananevî anlamları olması gereken ‘evlenme’, sünnet, kültürel etkinlik(!) vs. taşıması gereken anlamın ne kadar uzağında. Ne aidiyet renkleri, ne de irfan… Zafiyet, yabancılaşma, kokuşma vs. İşte bu tezahürü, ekranlarda/meydanlarda herkesin gözünün önünde/gözümüze soka soka tekrar/ikrar etmeleri; (bigane kalıp, iç ahengimizin asudeliğine kaçsak da) en yakınımızdakileri ayartıp dikkatimizi/öfkemizi kendilerine çekmeyi başarmalarını fark etmenin farkındalığıyla ‘avare(avarel)leştirilmeyi’ sevemedim… Sıradanı, basiti, kabayı, kimliksizi, taklidi ‘kendisi’ olamamayı, yabancılaşmayı ve aşksız, kişiliksiz, ikiyüzlü/maskeli yakınlıkları sevemedim… Kendini, aslını ve iddiasını inkâr eden bir cemiyet fotoğrafını sevemedim. 

Son söz üstadın:
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle… (NFK) 

Siz eğlenmenize bakın ve beni sükûnetimde çayım, kitabım ve kalemimle yalnız bırakın. 

İsa YAR 

*Bu yazı lügat okunması için kaleme alınmadı;  yine de siz yanınızda bir lügat bulundurun efendim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir