YAZ KALEMİM


.
.
.
.

Sustun mu kalemim?
Sustun, bütün kelimelerini kalbine gömerek.
Oysa ne çok şeyler vardı yazacağın, yazmak istediğin…
Dilinin tam ucunda,
Bozuk para gibi avucunda,
Kalakaldın!
Kirletilmiş bir çağın hiç büyümeyen çocukları olmak ne zor!
Dışında bir dünya, içinle çatışmakta…
Başlayan her şey biter, sürüp giden çok şey gibi;
Fırtına diner, yangın söner, deli uslanır,
Rüzgâr en son bir buluta yaslanır…
Demem o ki her şey zamanla yatışmakta.
Lakin bir şey,
İçin, içinde sen,
Sende öfke ve hüzün yatışmıyor.
Bak
Saklayamıyor yüzün, ah! 

Sustun!
Konuşarak sustun, anlaşılmadı
Şimdi susarak konuş.
Kendinle, içinle, o büyümeyen çocukla konuş.
Her akşam eve dön, her sabah işe…
Bir Robenson olur ya da Cuma
Denize bıraktığın şişe…
Sen kumdan kaleler inşa et sahilde,
Yürü kumda ayak izlerin,
Kum yazıların
Ve denize saldığın sızıların…
Nasılsa gemiler geçmiyor açıktan
Bu sahil, bu liman, insan kadar ıssız…
Metropol, hayatımı çalan hırsız!
Metropol tenhasında dergi çıkaran adamlar
Unvanlarının ardında der gibi duran adamlar,
Arka sokakta akan damlar,
Bir göz, bir yüz, bir mendil, damlalar, damlalar… 

Biliyorum, susmayacaksın; susmak ölmektir.
Biriksin içinde mürekkebi gözyaşının
An gelince, zaman gelince, o sızı: ince
Yaz kalemim!
Derinden bir sesin yankısında:  
beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem” 

İsa YAR  

17.02.2009

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir