BU ŞEHİRDE SEN
.
.
.
.
dinlemez içini dışta uğultu
susarsın,
bir çay içimi bir tenha kuytu
ve o ses
“bir teselli ver”
zamanaşımı düşer sükûta.
bir hat çek zamana hafız osman,
rüya, çınar, bey osman
bursa ve orhan
sonra gencebay…
…
cumbalı bir ev hayali sarkar sokağa
şehrin beton balkonları ağırlaşır
çocuklar ‘klavyeyi’ tokatlar
çağ sağırlaşır.
çocuklar sokağa dağılmış kelimeler
çocuklar parçalanmış hikâyeler…
çocuk!
senin hikâyen ne?
içinde köy geçen romanları rafa koy
köyü şehre boşaltanlar utansın,
Şehrin taşra kokan çay ocağında
demlensin yalnızlığın
gören seni kalabalık sansın
“karıştır çayını zaman erisin”
sen bu şehirde bir ‘kızılderilisin’!
sen bu nehrin en derin yerisin
yıkasın çağ günahlarını sende
kirlenen sen değilsin
sen o çocuksun
Şehir, dışındaki kir
Şehir senden de fakir
sen ey!
çık şehirden
bu nehirden
gir kendi içine
kendi içine gir…
İsa YAR
*Berceste dergisi / ocak 2008