Güzel gözlü körler!
.
.
.
—hikâye-i yalnızlık
Suskunluğun tenhasında öfkeli bir adamın
Sükûtu çeker sizi, sözü dikkatinizi
Bilinir ki bir yanı uzak ülke, adamın
Bir yaraya dokunur gibi bastığınızdır izi
Bir yalnızlık gibi kuşatırken o sizi…
Tenhasında bu şehrin ağırlaşırken başlar
Takılır, bakakalır ukala bir yalnıza
Şekvacı esnafların siftahsız bakışları
“kusura bakma” der nadan, kusura bakılır
Mekânda tutuk/lu sohbet, d/erken başlar
Gitmek için gelenler kalırlar çay içimi
Ölüm uyarılarak sigaralar yakılır
Dışının örtmediği hep üşüyen içini
Terk edip sehpasına ikiyüzlü mekânın
Alıp gamı gidemez,
“gitmek” kalır onda, giden ona gelir
Giden gider ona kalır yükleri
Bir söz bırakıp, içine köz bırakıp
Yangınını tutuşturanlar, ateşinde pişirirken putları
Yorulur yangınına su taşıyan karınca…
Ey kendisini onda görenler!
Ey bu yangını aynada seyredenler,
Neden göremez hüznünü sizde?
Ve çekip gider, sahiden gider
Bırakıp yangınını şehrin orta yerine
Ararlar gölgesini kendini onda görenler
Bulurlar bir tenhada hâtırasını
Silerek gözlerinden dünyevilik pasını
Derler: yitirdik biz adamın en hasını…
İsa YAR
*berceste dergisi / Eylül 2008