Mânâ Ordusunun Fatihi Veya Yalnız Cengaveri
Zeki ORDU
.
.
.
Hayatın bizleri, ne zaman kimlerle ve nasıl karşılaştıracağını nereden bilebiliriz? Doğduğu, büyüdüğü, eğitim gördüğü, askerlik yaptığı ve yuva kurduğu yerler çok farklı olmasına rağmen; bilinmeyen bir sebepten dolayı bir şekilde tanıştığımız öyle çok kişi ve kişiler vardır ki? Bunlardan bazıları hayatımızda öyle bir yer alır ki ömür boyu asla unutmamız mümkün değildir. Bazen, arkadaş, bazen sırdaş bazen de can dostu oluruz. Paylaştığımız çok şeyimiz olur.
İnsanoğlunun kendi hemcinsleri hariç dünyadaki çok şeye sabır gösterebilir. Nedense sadece kendi soyundan olanlara tahammülü yoktur. Yeryüzünde bulunan birçok güzellikleri başkalarıyla paylaşan insanoğlunun başka insanların başarılarını kabullenmesi çok kolay olamamaktadır. Bunun sebebi veya sebepleri üzerinde duracak halde değilim. Vakıa o dur ki böyle şeyler olmaktadır.
Herkes gibi benim de birçok dost ve arkadaşlarım var. Bunlar samimiyet dercesine göre gönlümüzde yer tutmuşlardır. Bazılarının daha farklı yeri olması ise gayet tabiîdir. Çok kişinin böyle gönül dostları vardır.
Ben uzun zamandır bir dostum hakkında bir yazı yazmayı planlamıştım. Ancak bir fırsatını bulup kalemi elime alamadım ve hislerimi satırlara dökemedim. Bunda asıl sebep dostumu lâyıkı veçhiyle anlatamamak, yavan ve basit cümleler kurup, hislerimi bihakkın kaleme alamama korkusundandı. Ama başka bir dostum benim yapamadığım bu işi yaparak “Yar’ın Dilinden” adlı yazıyı kaleme aldı. Ve kendi üslubu ile bazı açıklamalarda bulundu. Kendisine bir teşekkür borçluyum. Şurası unutulmamalıdır ki İsa Yar hakkında yazılan, söylenen her güzel söz bizce de makbûl olup dostları bizim de dostumuzdur vesselâm. Bu böyle biline…
Fatih Ordu’yu yalnız bir cengâvere benzettim hep. Birçokları sadece konuşurken o icraat yapıyordu. Ben dâhil birçoğumuz laf üretirken o faaliyet yapıyordu. Bir şeyleri söylemekle kalmıyor, eskilerin tabiri ile “kuvveden fiile” tebdil ediyordu. Bu gün Ünye’de Fatih Ordu imzası dünya var oldukça kalacaktır. Ama maalesef kıymet bilen salâhiyet sahipleri bu işin farkında değiller.
Fatih Ordu sadece Ünye’nin değil bu ülkenin de bir kıymetidir. Bu tür insanlar az yetişir. Elbette her fani gibi zaafları olacaktır. Ama yaptıklarına ve söylediklerine bakacak olursak nasıl bir kıymet ifade ettiğini daha iyi anlarız. Şahsi başarılarını yanında yapmış olduğu çalışmalar ve faaliyetler ismini çok uzun yıllar dillerden düşürmeyecektir. Bu memlekete diktiği “fidanlar” yeşerip neşv ü nemâ buldukça ismi daha da bir kıymet arz edecek ve gönüllerdeki hak ettiği yeri alacaktır.
Bazı şeyler kolay olmuyor. Sadece yetiştirdiği öğrenciler ona yeter. Bu fidanlar ileride en güzel çiçeklerini açacaktır. Ayrıca park ve bahçelere diktiği fideler ise “mekâna atılan imza”dır. Bu imza zamanla mekânlardan gönüllere yol bulacaktır. Bu için bizim yazdıklarımız, söylediklerimiz ve bu günün mühim şahsiyetlerinin isimleri unutulup giderken baharda açacak her yaprak onun ismini kazıyacaktır hafızalara.
Büyük başarılar, büyük sancıları da getirir. Fatih Ordu “fikir sancısı” çeken, kalem, kelâm ve gönül ehli bir insan. Benim için onu tanımak bir bahtiyarlık olmuştur. Kendisine daha nice yıllar “fidanlar yetiştirmek” nasip olması temenni ediyorum. Her zaman fidanlar bahçelerde yetişmez. Kırlarda, dağlarda, tepelerde de yetişir. O fidanlar yağmur, kar, güneş gibi tabiî zorluklarla karşılaşabileceği gibi bazı “insanlar”la da karşılaşacaktır. Yağmurdan, güneşten, kardan ve fırtınadan korunmak mümkündür. Asıl olan “korunması zor olandan” korunmaktır. Bu da kolay olmayacaktır. Bunun için her zaman sefere hazır olmalı, zorluklara tahammül edilmeli asla yılmamalıdır.