DİSKUR


.
.
.

Efendim, malûmunuz olduğu veçhile, mayıs ayının ikinci pazarı ‘anneler günü’ olarak kutlanmaktadır ve kutlanmıştır netekim; ki bu yazıyı gecikmiş bir ‘anneler günü’ karalaması olarak da okuyabilirsiniz.  Anna Jarvis nâm bir vatandaşın (elbette ABD vatandaşıdır kendileri) 1908 senesinde başlattığı bir tür etkinlik olan anneler günü, 1914 senesinde ABD tarafından resmî bayram olarak kabul edilmiş ve böylece aynı familyadan (tüketim familyası) olan bir çok ‘gün’ gibi bu gün’de abede menşeli olarak tarihe ve de faaliyete geçmiştir; biz de ise ellilerin ortasından itibaren kutlanmaya başlanmış, seksenden sonra kutlanması tabu haline getirilmiş, doksandan sonra ise kutlamayanlar veya aksine söz sarf edenlerin ‘cıss’ yapıldığı nev-zuhur ‘tüketizm dini’nin çok önemli olayı/ritüeli olarak fetişleştirilmiştir.

Siz, böyle bol keseden attığım için, anneler günü olgusuna karşı olduğumu vehmedebilirsiniz, o kadar cesaretim olsa da karşı falan değilimdir bizzat; karşı olduğum, sizin de karşı olduğunuzu zannettiğim ve karşı olunmasını da şiddetle arzuladığım şey, hâdisenin benzer bütün hâdiseler gibi kendi çerçevesinden çıkarılıp genel bir ‘tüketim’ çılgınlığına dönüştürülmesidir ki siz hâlâ annenize ‘beş taş’ pırlanta almadınız mı? Üstelik ‘beş taş’ alana ‘tek taş’ da hediye ve bilmem ne kartına tam 12 taksit

Frenkler; ‘meleklerin çok meşgul olduğu bir gün, tanrı, yeryüzündeki işleri organize etsinler diye anneleri yaratmıştır’ derler, annelerin melek olduklarını anlatmak için. (Okuduğunuz bu cümleyi, merhum İlhan Bardakçı hocadan bile-isteye ve severek ‘aşırmış’ bulunmaktayım).  Peygamber Efendimiz (a.s) ise; ‘yetişkinliklerinde ana-babası sağ olanlar eğer cenneti kazanamamışlarsa akıllarına şaşarım’ buyurur mealen ve bu mevzuda da son noktayı koyar; ‘cennet anaların ayakları altındadır.’

Buradan hareketle ve dünya âhiretin tarlasıdır düsturunu da pas geçmeden; bu imtihanın sonunda kazanmayı dilediğimiz ve umduğumuz (inşallah) cennetin anahtarı, demek ki neymiş, yanıbaşımızdaymış… Muhtemelen siz de bu satırların yazarı gibi, geçen anneler gününde, ‘gız ana, anneler günün kutlu olsun hadi bakalım’ diyerek, ya yandan bir kucaklama yada herhangi bir yerden ‘bir türlü’ elde edilmiş bir çiçekle ‘işi’ yırtmaya çalıştınız! Ve muhtemelen geçen ve gelecek bütün anneler gününde, annenize, bilmem ne kartına 12 taksitle satılan ve yanında ‘tek taş’ pırlanta hediyesi de olan o ‘beş taş’ pırlanta setini almayacak/alamayacaksınız ve muhtemelen annenize, tüm bunların fevkinde olan bir şey alacaksınız/almaya çalışacaksınız; GÖNLÜNÜ

Evet, en iyisi siz, tüketizm dininin tüketim ritüeline inat, anneler gününde, annenize, annenizin gönlünü alın; o gönlü almanın çok kolay olduğunu ve aynı zamanda o gönlü almanın ‘altı milyar bilmem kaç küsur’ yolu olduğunu da unutmadan…  

Gecikmiş bir ‘anneler günü’ denemesini ‘denedikten’ sonra gelelim şu “diskur” meselesine; önceleri bu kelimenin ‘menüsküs’ cinsinden daha çok topçularda görülen diz kaslarının yırtılması/zedelenmesi türü bir şey olduğunu zannederdim, sonradan öğrendim ki, bendeniz gibi çok konuşanların dûçar olduğu bir tür ‘üst solunum yolu’ enfeksiyonu imiş; verdiğim söylev den de anlaşıldığı gibi, vesselâm…   

Hüseyin YILDIRAN

*Haber Takip Gazetesi 2009

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir