desem ki


12439465_10208655690540605_7684135349273784241_n

Desem: sancım kalsın sizde ben birazcık gülüp gelsem

Yahut ölüp gelsem dirilten bir nefesle, susarak…

 

Hani sular çekilmiştir, durgun/kırgın akar ırmak

Derken, yine coşar gelir avdet eder daim derdim

Ben ki daim mesel derdim, anlar gibi anlardınız

Gözleriniz vardı sizin hüzünlenir ağlardınız!

Çekip gittik kendimizden, yakınlıklar bizden ırak

Bizden ırak yakınlığı uyandırma öyle bırak…

 

Ya ben şimdi bu lisanı tahrip edip gitmeliyim

Yahut yeni ‘sözcüklerle’ şiir mi inşa etmeliyim?

Etme dedim gitme dedim, kendim ettim benden gittim

Döndüm bana bende yoktum zayi oldum ya neyleyim…

 

Şimdi bahar dallardadır, topraktadır, üşümüştür

Bir şey olmuş, çok şey olmuş,bir kez yere düşülmüştür

Uzun süren bir uykuydu; bordro, taksit derken sabah

Gün ortası, vakt-i evvel,  ahir zaman bilinmiştir

Kayda geçmiş yenilgimiz, esamimiz silinmiştir

Günah bile değil cürmüm yoktur ceza ehliyetim…

 

Şehir girdap, apolitik, şair kimdir, bir yetimdir

Her tenha bir yalnızlıktır, kitap, kalem, çay ve sükût

Ne sen sor ben söyleyeyim, işbu hal vaziyetimdir

Gülüp geldim, ölüp geldim, olup geldim işte hudut…

 

Ver sancımı al hıncını dirileyim ben kendimde

Ve şehrime çekileyim, herkes kalsın başkentinde…

 

İSA YAR

Kasım 2016/Divanyolu Dergisi 35.sayı