desem ki
Desem: sancım kalsın sizde ben birazcık gülüp gelsem
Yahut ölüp gelsem dirilten bir nefesle, susarak…
Hani sular çekilmiştir, durgun/kırgın akar ırmak
Derken, yine coşar gelir avdet eder daim derdim
Ben ki daim mesel derdim, anlar gibi anlardınız
Gözleriniz vardı sizin hüzünlenir ağlardınız!
Çekip gittik kendimizden, yakınlıklar bizden ırak
Bizden ırak yakınlığı uyandırma öyle bırak…
Ya ben şimdi bu lisanı tahrip edip gitmeliyim
Yahut yeni ‘sözcüklerle’ şiir mi inşa etmeliyim?
Etme dedim gitme dedim, kendim ettim benden gittim
Döndüm bana bende yoktum zayi oldum ya neyleyim…
Şimdi bahar dallardadır, topraktadır, üşümüştür
Bir şey olmuş, çok şey olmuş,bir kez yere düşülmüştür
Uzun süren bir uykuydu; bordro, taksit derken sabah
Gün ortası, vakt-i evvel, ahir zaman bilinmiştir
Kayda geçmiş yenilgimiz, esamimiz silinmiştir
Günah bile değil cürmüm yoktur ceza ehliyetim…
Şehir girdap, apolitik, şair kimdir, bir yetimdir
Her tenha bir yalnızlıktır, kitap, kalem, çay ve sükût
Ne sen sor ben söyleyeyim, işbu hal vaziyetimdir
Gülüp geldim, ölüp geldim, olup geldim işte hudut…
Ver sancımı al hıncını dirileyim ben kendimde
Ve şehrime çekileyim, herkes kalsın başkentinde…
İSA YAR
Kasım 2016/Divanyolu Dergisi 35.sayı