Doğumla başlayan sancı…
.
.
.
-elleri öpülesi babama
Mehmet ağa!
Erzurum hamidiye tabyaları,
seferberlik, kış, urus, bir ulu döğüş
terhis ve eve dönüş…
heybeti titreten, secdede titreyen
efsane adam, dedem
margurus, kaza, hastane ve ölüm…
-dedem, Mehmed ağa’nın vefatından üç ay sonra-
teşrin-i evvel, dokuzyüzaltmış
Mehmed ağanın torunu,
doğum/dayı ocağında,
leğen, ibrik, kundak
eller boğum, ana kucağında…
ihtimâl, ilk tekmeyi ihtilâlde atmışım,
ihtimâl, sevinmiş annem, babam muştulanmış;
ilk evlad, ilk tekme, ilk tepki
ben bu hüznü o günlerden kapmışım…
ihtilâl sonrası, teşrin-i evvel
bir hazan gibi doğmuşum hayata…
akraba izdiham köyde
ölüm hak miras helal,
amca: hasan,hüseyin,bilal
terk-i diyar ferhat!
ihsana gark muhsin…
…
sahile sürgün gibi inen adam
babam!
kışın ortası, tenhada bir ev
deniz rüzgarı,mısır koçanı,ırmak
ahşap, biriket, eşik
anne ve beşik…
baba, gurbet
ıslak mendil, tahta valiz
baba deniz, baba İstanbul…
-üç yıl sonra-
eski evin penceresinde
-sararmış bir fotograf karesinde-
saçları biriyantinli baba
İstanbul kokan.
anne, eşarbı şeherden.
saçları ipek kızkardeş
ve abi, ağzında emzik,
şair bakışlı…
…
İSA YAR